Üç kişi giyotinle idama mahkum olur. Bunlardan biri papaz, biri hakim, biri de mühendis.
İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır. Başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:
– Son sözün nedir?
Der ki:
– Ben Allah’a inanıyorum, O beni kurtaracaktır. Allah… Allah… Allah…
Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur. Halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:
– Onu serbest bırakın; Allah sözünü söylemiş ve onu korumuştur.
Böylece papaz idam edilmekten kurtulur…
*Sıra hakime gelir, ona da sorarlar1:
– Demek istediğin en son söz nedir?
Der ki:
– Ben papaz gibi Allah’a inanmıyorum. Ama adalete güveniyorum. Adalet… Adalet… Adalet…
Giyotini indirirler, giyotin hakimin de boynuna birkaç santim kala durur…
Bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:
– Adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın.
Böylece hakim de boynunun kesilmesinden kurtulur…
Sıra mühendise gelir. Ona da
– Son sözünü söyle derler
Der ki:
– Ben ne Allah’a inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hâkim.. Bildiğim tek şey şudur: Giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.
Görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler. Düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar..
…
bir mühendis, bir rahip ve bir doktor bowling oynamaya giderler. gelin görün ki bowling salonu doludur. bir iki saat bekleyip de sıranın kendilerine gelmediğini görünce salon sahibinin yanına giderler ve durumu anlatırlar. adam bunları dinler ve açıklamasını yapar:
“bakın arkadaşlar sizleri anlıyorum, lakin durum sizin bildiğiniz gibi değil, içeride bowling oynayanlar aslında itfaiyeciler. bundan yıllar önce burada bir yangın çıkmıştı ve bu arkadaşlar canları pahasına yangını söndürdüler. ama ne yazık ki kör oldular. ben de onlara olan borcumu ödemek için istedikleri kadar bowling oynama hakkı tanıdım onlara.” demiş.
bunun üzerine rahip:
– çok acıklı bir hikaye, bütün rahip arkadaşlarıma haber verip onlar için dua edeceğim. tanrıya gözlerinin açılması için yalvaracağım demiş.
ve doktor da:
– evet tam bir drama ne yazık ki. ben de doktor arkadaşlarla düşünüp ve tıbbın bütün imkanlarını zorlayıp bu insanlara gün ışığını bir kere daha göstermek için çalışacağım.
bunları dinleyen mühendis biraz düşünür ve konuşmaya başlar:
– bu arkadaşlar neden gece oynamıyor?
…
…
Mühendisin biri ölmüş ve bir hata sonucu, cennete gitmesi gerekirken cehenneme atılmış. Cehennemdeki yaşam koşullarından hoşnut kalmayan mühendis, bir takım iyileştirmeler yapmaya başlamış. Kısa bir süre sonra cehennem, klimalı odaları, otomatik tuvaletleri, asansörleri, içecek otomatları ve diğer lüksleri ile, oldukça rahat bir yer haline gelmiş. Mühendis yaptığı işlerle cehennemde oldukça sevilen bir kişi olmuş. Neyse, gel zaman git zaman, cennet meleği şeytanı arayıp sormuş:
– Cehennemde hayat nasıl, Neler yapıyorsunuz?
Şeytan halinden son derece memnunmuş, gülerek cevap vermiş:
– Harikayız, bir mühendis düştü buraya ki; sorma gitsin, keyfimize diyecek yok, inanılmaz bir yer yaptı burasını. Bir görsen; tuvaletler otomatik, hatta artık kola makinemiz bile var.
Melek şaşkına dönmüş:
– Ne, mühendis mi dedin? O adamın burada olması gerekiyor, çabuk onu buraya gönder!..
– İmkanı yok, kadromda bir mühendis bulundurmaktan son derece memnunum ve onu burada tutacağım.
Cennet Meleği sinirle bağırmış:
– Onu çabuk buraya gönder, yoksa seni mahkemeye veririm!..
Şeytan kıkır kıkır gülerken sormuş:
– Evet, eminim yaparsın, peki avukatı nereden bulacaksın?
…
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunuyormuş. Birden yağmur bastırınca, bunlar da hemen yakındaki bir arazi evine sığınmışlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz evden ayrılmış. Bunlar ev sahibini beklerken, dikkatleri soba üzerinde toplanmış. Soba yerden 1 metre yukarda, altındaki dizili taşların üzerindeymiş. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair, kendi aralarında tartışmaya başlamışlar.
Kimyacı:
– Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.
Fizikçi:
– Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.
Jeolog:
– Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan, herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak, yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.
Matematikçi:
– Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.
Antropolog:
– Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle, sobayı yukarıya kurmuş.
Bu sırada ev sahibi gelmiş. Ona sobanın yukarda olmasının nedenini sormuşlar. Adam demiş ki:
– Boru yetmedi!..
…
bir makine, bir elektronik bir de bilgisayar mühendisi otomobil ile yolculuk ediyorlarmış. otomobil işsiz bir yolda arıza yapmış.
makine mühendisi atlamış: “kesin motordandır ben bir bakayım.”
orasına burasına bakmış motorun, ama bir işe yaramamış.
ardından elektronik mühendisinin aklına sorunun elektrik aksamından olabileceği gelmiş. o da uzunca bir süre kurcalamış arabanın bir yerlerini ama nafile.
sonunda kimsenin yapacak bişeyi kalmayınca bilgisayar mühendisi çaresiz bir ifadeyle;
“bence bi inip tekrar binelim…”
…
bir mühendis uçakla seyahat edeceği zaman çantasında mutlaka bir tane bomba taşırmış… bir gün bunu farketmişler ve sebebini sormuşlar mühendise,
o da durumu şöyle açıklamış:
– bir uçakta bir tane bomba bulunma olasılığı hesaplarıma göre 1/1000’dir. ancak 2 tane bomba bulunma olasılığı da 1/1000 x 1/1000 yani 1/1000000 ‘dur. ben yanımda her zaman bir bomba taşıyarak, uçakta ciddi bir terörist bomba bulunma olasılığını 1/1000’den 1/1000000 ‘a düşürüyorum…
…
adamın biri bir gün yolda giderken bir kurbağa görür ve kurbağa dile gelir: “ben aslında bir insanım, eğer beni bir kere öpersen çok güzel bir prenses haline gelirim.” adam kurbağayı eline alır ve cebine koyar. kurbağa tekrar dile gelir, “eğer beni öpersen çok güzel bir prenses olacağım” onu yeniden cebine koyar. kurbağa yalvarmaya başlar: “eğer beni öper ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalırım ve istediğin her şeyi yaparım” adam tekrar kurbağayı çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek cebine koyar.
sonunda kurbağa dayanamaz:
“senin neyin var? sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni öpersen 1 hafta seninle kalıp istediğin her şeyi yapacağımı söyledim. neden beni öpmüyorsun?”
sonunda adam konuşur: “bak, ben bir mühendisim. kızlarla uğraşacak vaktim yok, fakat konuşan bir kurbağa çok ilginç geliyor.”
…
büyük bir şirketin üst düzey yöneticilerinden biri bir gün new york üzerinde balonla dolaşmaya çıkar. aksilik bu ya, pusulasını aşağıya düşürür ve kaybolur. inmek için uygun bir yer ararken bir gökdelenin tepesinde sigara içen bir adam görür ve alçalır. “pardon. ben neredeyim acaba?” diye sorar. “yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içindesin” der adam.
yönetici sinirlenir: “sen mühendissin değil mi?” diye sorar.
“evet.” der adam. “nereden bildin?” “çünkü başım belada ve sana bir soru soruyorum. verdiğin cevap 100% doğru fakat hiç bir işime yaramıyor.”
“sen de yöneticisin değil mi?”
“evet sen nereden bildin?”
“çünkü yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içinde kaybolmuşsun. pusulan yok, berbat durumdasın. fakat bu şimdi benim suçum oldu.”